31 Ocak 2015 Cumartesi

Harmolance Omega - 3 ve Ayak Kremi Yorumları

Kadın vücudu, yaşam döngüsü esnasında farklı sebeplerle zorlu hormonal değişim süreçlerinden geçiyor. Ergenlik, doğum, menopoz.. Üstelik bu süreçler bizi sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da ciddi anlamda etkiliyor.

Sık karşılaşılan problemlerden biri de topuk çatlakları. Aslında bu pek de şaşılacak bir durum değil, zira yaşımız kaç olursa olsun bir şekilde ayak bakımımızı ihmal ediyoruz. Kaçımız her akşam ayaklarını kremleyip çorap giyerek yatıyor? Kaçımız nasırlarını düzenli elden geçiriyor, periyodik olarak pediküre gidiyor? Cevap zaten soruların içinde gizli.

"Harmoni ve balans" kelimelerinin İngilizce kombininden türetilen Harmolance; tam da bu noktada devreye giriyor. Emekli olduktan ve menopoza girdikten sonra kendi saç / cilt problemlerini çözmek için evinin mutfağını bir laboratuvar gibi kullanan başarılı, kariyer sahibi bir kadının, Didem Hanım'ın ortaya koyduğu bir markadan söz ediyoruz.

Blogger etkinliğimiz sırasında bize sponsor olan firmalardan biri de Harmolance idi.
Gelen ürünler ise, markanın öne çıkan ayak kremi ve Omega - 3 yağıydı.
Beni en mutlu edenin Omega - 3 olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Çünkü stres faktörü, vücudu ve zihni yıpratan etkenlerin başında geliyor ve bende de booooool miktarda stres var.


Omega - 3, bitkilerde olmayan bir yağ ve sadece balıktan elde ediliyor.
Dolayısıyla Omega - 3 kullanımı;

- Kalp krizi riskini azaltıyor.
- Kavrama gücünü ve hareket kabiliyetini artırıyor.
- Yorgunluğu alıyor, konsantrasyon ivmesini yükseltiyor.
- Depresyon belirtilerini azaltıyor, sinir sistemine büyük yarar sağlıyor.

Dah ne olsun?
Ürünü kullanmaya başladıktan sonra uyku düzenimin çok daha dengeli bir hal aldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Tabii hatırlatmakta fayda var, Omega - 3 bir besin takviyesidir, ilaç değildir. Balık alerjisi olanlar ise kesinlikle tüketmemelidir!


Ayak kremine gelince...
Önce, vaatleri görelim.


Dürüst olmak gerekirse, ürün bana "Aman Tanrım!" dedirtmedi.
Sebebiyse gayet basit: Topuk çatlağım yok. Dolayısıyla ayağımda muazzam bir değişim hissetmedim.

Ancak, ofisteyken sol dirseğimin soyulmaya başladığını gözlemledim ve bu durum feci şekilde canımı sıktı.
Eve döndüğümde, numune paketlerinden son kalanı, dirseğime uygulamaya karar verdim. Ertesi sabah soyulma problemi sona ermişti. Şu anda dirseklerim daha insanî bir görünüm almış durumda :)



Sonuç olarak, cildinize ne sürdüğünüzü bilmek istiyorsanız, kimyasaldan uzak durma arzusundaysanız ve hormonal bir değişim döneminden geçiyorsanız, Harmolance markasına bir şans verebilirsiniz.


http://www.harmolance.com/ 

25 Ocak 2015 Pazar

Yılın ilk blogger toplantısı

Geçen pazar Eskişehir'de yaşayan blogger arkadaşlarla The Merlot Hotel'de bir araya geldik.
Daha önceden üç buluşma daha olmuştu ancak ben kimi zaman hastalık, kimi zaman işlerimin yoğunluğu nedeniyle bir türlü katılamamıştım.
Kısmet dördüncüyeymiş!


Yaşamdan makyaja, cilt bakımından stile, DIY'den yemek tariflerine kadar farklı segmentlerden on kadın, bir masanın etrafında toplandık. Zamanın nasıl geçip gittiğini anlayamadık bile!


Pastamız, Eskişehir Mamül Pasta'dan Gürdal Abacı'nın eseri. Pankartlarımız ve magazin dergilerini aratmayacak profesyonellikte hazırlanmış çerçevemiz ise Kairos Event & Design tarafından gönderildi.


Hava muhalefeti nedeniyle aramızda bizzat bulunamayan ancak Skype aracılığı ile bize Harmolance ürünlerinin muhteviyatını aktaran Didem Hanım'a çok teşekkür ediyoruz!


Cömert ve düşünceli sponsorlarımızdan gelen hediyeleri beş altı masayı birleştirerek teker teker sıraladık. Ben de eve geldiğim zaman ürünleri salondaki masanın üzerine yığarak fotoğrafladım. Her bir ürünün tanıtımı ilerleyen günlerde blogta objektif bir şekilde yer alacak. Takdir edersiniz ki özellikle cilt bakım ürünlerinde tek kullanımın ardından hemen yazı hazırlamak pek de sağlıklı bir yaklaşım değil :)


İlerleyen günlerde blogta / instagramda yerini alacak sponsorlarımızı sıralayacak olursak...

Café Breno
Sabah kahvem.. Keyif kahvem.. Yorgunluk kahvem..

Dermadolin Kozmetik
Faydasını şimdiden görmeye başladığım muhteşem bakım ürünleriniz
için çok teşekkür ederim!

Harmolance (Ayak Bakımı, Kişisel Sağlık)
Kadının her zaman bakımlı, sağlıklı ve güzel olmayı hak ettiğini 
hatırlattığınız için teşekkürler!

Hüsna Danış Urlu (Keçe Tasarımlar)
Masaüstüm şenlendi! Teşekkür ederim!

Kairos Event & Design (Çerçeve ve Pankart Tasarımı)
Fotoğraflarımıza orijinallik katan tasarımlarınız için teşekkürler!

Mamül Pasta
Ağzımızın tadını yerine getirdiniz! Teşekkürler!

Moshos Garden (Organik Kişisel Bakım)
Teşekküre nereden başlasam? Harikasınız! Yazısı yolda!

New Obsessions (Dövme)
Sayenizde ofisin ilgi odağı oldum. Teşekkür ederim!

NG Tasarım (Kokulu Dekoratif Taşlar)
Koklamaktan asamadım! O kadar güzel...
Emeğinize sağlık!

Pakmaya
Bizim mutfağın da yıldızı oldunuz! Teşekkürler!

Plus Canvas (Tablo)
Orta Dünya'ya götüren tablonuzu duvarıma iliştirdim bile! Teşekkür ederim!

Pronail Türkiye
Kapsamlı manikür pedikür setleriniz için teşekkürler!
Parmaklarım nefes aldı! 

Splat Türkiye 
(Diş Macunu - Ne var ki benimki bir başka blogger arkadaşta kalmış :/)

Tanaçan Kozmetik
İndirim jestiniz için teşekkürler!

Today Croissant
Bu haftaki kahvaltımda pek bir "le Parisien" hissettim.
Teşekkürler!

Tülay Çakır (Çerçeve)
Kullanmaya kıyamadığım ince zevkli tasarımlarınız için teşekkürler!

Uneller
Kutunun dibini nasıl gördük, bilemedik!
Öyle bir lezzet!

Vitacreme B12 Türkiye
Uzun zamandır bu kadar özenilmiş bir hediye almamıştım.
Çok teşekkür ederim!



Buluşmada yer alan arkadaşlarımız:

Organizasyon dehası http://ofissstyle.blogspot.com/ kocaman bir teşekkürü hak ediyor!

13 Ocak 2015 Salı

Dermalogica Skin Perfect Primer



Tutumlu Pudriyer’in tester günleri başlıyor!

Fikir, iş için İstanbul’a gittiğimde uğradığım eski bir aile dostumuzdan, nam-ı diğer Bitki Cadısı’ndan çıktı. Şifalı bitkiler üzerine eğitim alan ve gerek sağlığın, gerek cilt bakımının gerekse kozmetiğin doğal ayağıyla senelerdir profesyonel anlamda ilgilenen Bitki Cadısı, bana "senin bloğun var, al bir sürü numune" diye elime kocaman bir poşet tutuşturdu.

Eh bana da tanımak, tanıtmak ve yazmak düşer!

İlk ürünümüz, Dermalogica’nın geliştirdiği "Skin Perfect Primer". Birebir çevirisine girecek olursak, "mükemmel bir cilt yaratan makyaj bazı" diyebiliriz.


International Dermal Institute tarafından geliştirilen baz, "age smart" özelliği ve 30 faktör güneş koruması sağlamasıyla dikkat çekiyor. Sentetik kokular ve renklendiriciler de içermiyor.
Ambalajın arka yüzünde yer alan "vaatler" ise şu şekilde: "Kadife dokulu silikon, soya proteinleriyle birleşerek cildin görünümünü düzenliyor. İnci tozu ve doğal mineraller ise hem derinin tonunu dengeleyen hem de aydınlatan nötr bir renk veriyor."


Peki bu vaatler, benim beklentilerimi karşıladı mı?

Konuya şöyle girelim: Makyaj bazı denince akla The Balm’ın Time Balm’ında olduğu gibi şeffaf ve hafif ya da düşük yoğunluklu ve akışkan maddeler geliyor. Ürünü açınca karşılaştığım içeriğin beni nasıl da şaşırttığını tahmin edebilirsiniz.
Köpük fondötenlerden biraz daha yoğun kıvamlı ama üç aşağı beş yukarı aynı yapıda olan bu bazın baz olduğunu hemen algılayamadım. Rengi de gözüme biraz koyu geldi. Ancak yüzüme uygulayınca, abartmıyorum, cidden çok şaşırdım!


Yüzüm çok güzel nemlendi. Sabah ayazında gerginleşen, parça parça kızaran cildim derin bir nefes aldı, renk anlamında eşitlendi. İyileşen sivilcelerimden kalan uçuk pembe izler ortadan kayboldu. Ve tenim tam anlamıyla kadifeleşti. Gözeneklerim toparlandı.
Sonucu o kadar beğendim ki, üzerine fondöten geçmeme kararı aldım. Sadece birkaç vuruşluk ince bir şeffaf pudra tabakasıyla sabitledim.

Öncesi ve sonrası. Bu arada -6 derece cilde neler yapıyor hep birlikte görüyoruz efendim!
Burnumun kenarları bile soyuldu.
Cildime bakmasam sonuç kimbilir ne olacaktı?

Bu satırları, makyajımı yaptıktan altı saat sonra yazıyorum. Altı saatlik zaman zarfında yüzümü kaşıdım, ovuşturdum, terledim, cildimin renk değiştirmesine sebebiyet verecek rüzgar, yağmur gibi faktörlere maruz kaldım. Buna rağmen ten makyajım, taş gibi duruyor. Kesinlikle takdire şayan bir durum! 

Peki yok mu bu bazın bir eksisi?
Eh var.
Sadece bir tanecik: Kokusu.
Aslında ortada öyle aman aman ağır bir koku yok. Bitkisel, ferah bir esans söz konusu. Ama seven olur, sevmeyen olur. Dolayısıyla bu unsuru da belirtmem gerekiyor. Zaten bu koku, sürdükten beş dakika sonra uçup gidiyor.

Özetle ben gider, bu ürünün tam boyunu gönül rahatlığı ile satın alırım.
Aranızda Dermalogica kullanan var mı?
Sevgiler!

4 Ocak 2015 Pazar

Sihirli Ay Işığı - Magic In The Moonlight


2015'te daha fazla film izleme ve daha fazla kitap okuma hedefime sadık kalarak, ilk yorumumu sizlerle paylaşıyorum.

Mod: Yorucu bir gün geçirdiyseniz, kafanız akıl oyunlarıyla debelenemeyecek kadar pelteleşmiş bir haldeyse ya da sadece oturup keyifli, güzel ve kaliteli bir zaman deneyimlemek istiyorsanız, Woody Allen'ın yazıp yönettiği bu film sizin için ideal.

Oyuncular: Başrolleri yılların eskitemediği başarılı aktör Colin Firth ve nev-i şahsına münhasır kişiliği ile geniş bir kitlenin kalbini fetheden Emma Stone paylaşıyor.

Konu: Döneminin en başarılı illüzyon ustalarından biri olan Stanley'nin (Colin Firth) sahne dışı uğraşlarından biri de, kendini "spiritüel" ya da "medyum" olarak tanıtan dolandırıcıların maskesini düşürmektir. Bunca yıl el atmadığı sihir numarası kalmayan ve aldatmacanın her türlüsünü yakından tanıyan Stanley'i kandırmak imkansızdır.


Ancak bir akşam, Stanley'nin maharetini ve aşırı rasyonel yapısını bilen çocukluk arkadaşı Howard çıkagelir ve işin rengi değişir. Zira Howard, bir süredir Güney Fransa'da yaşayan oldukça zengin ve sosyetik bir ailenin yanında misafir olarak bulunmaktadır. Ve aile; geçmişten, gelecekten, gaipten ve ruhlardan mesajlar getiren bir medyumun etkisi altındadır. Sorun ise, kendisi de illüzyonist olan Howard'ın, söz konusu medyumun bir sahtekar olduğunu ispatlayacak hiçbir somut kanıt bulamamasıdır.

İş başa düşer ve iki arkadaş, Güney Fransa'ya doğru yola çıkar.


Yorum: Filmi tek bir kelimeyle ifade etmem gerekse, "sevimli" derdim. İnsanın içini ısıtan, gülümseten ve yaşadığımız dünyanın maddi yönü ile manevi yönünü sorgulatan bir yapısı var. Dekorlar, kostümler, mekân seçimi ve konunun yorumlanış tarzı son derece zarif. Tabii bu noktada merak olgusu da ön plana çıkıyor. İşin içinde bir bit yeniği mi var yoksa gerçek bir medyumla mı karşı karşıyayız, şüpheye düşüyorsunuz. Bu da filmin keyifli yanı.

Bu arada, Woody Allen'ın Stanley karakterine hayat verirken efsane isim Harry Houdini'den etkilendiği bariz bir şekilde ortada. Bilen bilir, Houdini annesinin ölümünden sonra onunla irtibat kurmak için çeşitli spiritüalistlere başvurmuş, sonuç alamayınca da hayatının kalan kısmını sahte medyumları ifşaya adamıştı. Hatta bu sebeple pek çok düşman edinmişti.

Sizi filmin Türkçe altyazılı fragmanıyla baş başa bırakıyorum.
Ne hikmetse fragmandaki görüntülerin çekimi koyu çıkmış. Film böyle değil tabii ki!


İyi seyirler!

Not: Görseller alıntıdır.

1 Ocak 2015 Perşembe

2015'in ilk günü ve yeni yıl üzerine


Herkese günaydın, iyi tatiller, iyi yıllar!
Cuma çalışmak zorunda olmayanlara selamlar, sabah sabah camlı plaza yollarını tutacaklara da şimdiden Allah kolaylık versin.

Bugünün tadını çıkarın.

"Nasıl girersen öyle geçer" bahanesinin ardına sığının mesela, ev işi filan yapmayın. Evin işi bitmez. "Anneee anneee" diye lüzumlu lüzumsuz üzerinize atlayan, tuvalete bile arkanızdan gelen türde bir evladınız varsa birkaç saatliğine anneanneye babaanneye gönderin. "Ayteeennn çorabım neredeee?" diyen kocanın ağzını bantlayın. Telefonun fişini çekin, kapıyı iplemeyin.

Rica ediyorum bu günü tamamen kendinize ayırın.

Biz kadınlar, korkunç yoğun bir temponun içindeyiz.
Çalışan olmak, toplum içinde aktif birey olmak, anne olmak, eş olmak, sevgili olmak, evlat olmak, gelin olmak, ev kadını olmak, aşçı olmak, bulaşıkçı olmak, temizlikçi olmak, evin başbakanı olmak...
Beklentiler ve sorumluluklar had safhada.

O yüzden bir gün sizin olsun.
Güzel bir banyo yapın, baştan ayağa kremlenin, en sevdiğiniz pijamalara gömülün, isterseniz en kırmızı rujunuzu sürüp patlamış mısır yiyerek bütün gün televizyonun önünden ayrılmayın. Oturun evde başka kim varsa ona kahve falı baktırın.

(Ben babama baktırıyorum bazen. Yorum sıfır ama görüş on numara.)

Ama lütfen, bugün sizin gününüz olsun.


Ne yalan söyleyeyim, iki gün önce kızkardeşimden bir "new year's resolutions" maili gelene dek aklımda oturup da liste yapmak yoktu. Aslında hala da oturup elime kağıdı kalemi (ya da bu klavyeyi) almış sayılmam. Çünkü insanız, kendimize söz verip üç beş gün sonra boşluyor, kırk bahane ardına sığınıyoruz.

Benim de kendimi hayal kırıklığına uğratmak gibi bir niyetim yok.

Ama gerçekten niyetli olduğum ve bu konuda taviz vermeyeceğim iki unsuru sizinle paylaşabilirim: Daha fazla film izlemek ve daha fazla kitap okumak.

Bu konuda ilk adımımı da üç gün önce, şehir kütüphanesine kaydolarak attım. Bundan sonra dilediğim zaman dilediğim kitabı alıp okuyabileceğim. Kitapların himayede tutulma süresinin 15 gün olduğunu düşünürsek, bu kitabı okumayı ihmal etme ve rafa kaldırma problemini de elimine ediyor.
Daha ne olsun!

Sizin "bu sene bunu gerçekten yapacağım, görürsünüz!" dediğiniz şeyler var mı? Peki bir liste yaptınız mı?

Sevgiyle kalın!


blogger template by lovebird